11 Aralık 2019 Çarşamba

80/20 Kuralı(Pareto Prensibi) Nedir? Hayatınızı Nasıl Değiştirebilir?








80/20 kuralından yazılarımda o kadar çok bahsediyorum ki artık bu konsepte giriş niteliğinde detaylı bir yazı yazmanın zamanının geldi sanırım. Bu kural her iş adamı (aslında bakarsanız herkes) için hayati öneme sahip. Bu nedenle bu kural hakkında daha once hiçbir şey duymadıysanız size bu yazıyı dikkatle okumanızı öneririm. Zira burada okuyacaklarınız hayatınızı değiştirebilir.
80/20 kuralı ilk etapta kulağa istatistiksel bir konuymuş gibi geliyor, bir bakıma öyle de. Genelde karmaşık sayılardan kaçınmaya, daha çok duygular, fikirler ve konseptlerle hareket etmeye çalışırım. 80/20 kuralı ile ilgili güzel olan şey ise istatistik alanında uzman biri olmanızı şart tutmaması. Her ne kadar ekonomiye dokunan birtakım özellikleri bulunuyor ve Pareto isimli bir istatistikçi tarafından istatistiksel bir analiz olarak ortaya atılmış olsa da bu, 80/20 kuralının sadece ekonomi profesörlerince anlaşılabileceği ve kullanılabileceği anlamına gelmiyor.
Bakın Wikipedia bu kural için ne diyor:
‘Yönetim alanındaki önemli düşünür Joseph M. Juran tarafından ortaya atılmıştır. İsmini ise insanların %20’sinin toprakların %80’ine sahip olduğunu gözlemleyen İtalyan economist Vilfredo Pareto’dan almıştır. Bu kural temel olarak herhangi bir durumda sonuçların pek çoğunun sadece çok az sayıdaki nedenden kaynaklandığı düşüncesine dayanmaktadır.’
80/20 kuralının sonuçları ile kendi özel hayatımda ilk ne zaman karşılaştığımı tam hatırlayamasam da hayatıma ilk etki etmeye başladığı zamanı anımsıyorum. Mahallemdeki kitapçıdaydım ve rafların birinden Richard Koch tarafından kaleme alınmış ‘80/20 Kuralı ile Yaşamak’ adlı kitabı aldım. Koch 80/20 kuralını seçmiş ve bu konu çevresinde kendi kitap serisini oluşturmuştu. ‘80/20 Kuralı ile Yaşamak’ tam bana göre bir kitaptı çünkü kitap temel olarak insanın kendi tutkularına odaklanarak maksimum tatmini yaşayacağı üretken bir yaşamın sırlarını paylaşıyordu (Koch’un iş hayatı ve yöneticiler için kaleme aldığı 80/20 kuralı ile ilgili başka kitapları da var fakat bu hiçbiri bu kitap kadar beni etkileyemedi). O zamanlar ‘çok çalışmadığımı’ düşünüyor ve kendimi tembel olmakla suçluyordum fakat fark ettim ki yaşadığım hayat tamamen 80/20 kuralına dayalı bir hayattı. Muhtemelen daha çok çalışıyor olsaydım o zamankinden daha üretken olamazdım.

80/20 Kuralı Tam olarak Nedir?

Sayılarla konuşacak olursak 80/20 kuralı temel olarak girdilerin sadece %20’sinin sonuçların %80’ini ortaya çıkardığı anlamına geliyor. Pareto’nun yaptığı araştırma ile ortaya çıkardığı gibi bu oran çoğunlukla 80/20 olsa da bazı durumlarda çok daha yüksek bir orana varabiliyor. Hatta bazı durumlar için 99/1 demek bile gerçeğe daha uygun düşecektir.
Bu noktada, hangi sayısal değeri kullandığınızın bir önemi yok. Önemli olan mutluluğunuzun ve yaşadığınız şeylerin büyük çoğunluğunu (neredeyse yüzde seksenini) hayatınızda yaptığınız belli aktivitelerin -ki bunlar toplam aktivitelerinizin yüzde yirmisine tekabül ediyor- oluşturduğunu anlayabilmek.
Şimdiye dek söylediklerimi dikkate alırsanız benden aktivitelerinizin %20’sinin finansal sonuçlarınızın %80’ini doğurduğunu söylememi bekliyor olabilirsiniz ve öyle de. Gelirinizi yaratan aktivitelerinin muhtemelen bir elin parmaklarını geçmeyecektir. 80/20 kuralını elbette iş ve çalışma hayatınızın birçok noktasında uygulayabilirsiniz fakat bütünsel mutluluğunuz ve hayattan aldığınız tatmin, bana kalırsa odaklanmanız gereken daha önemli değişkenler.

80/20 Kuralına Dair Örnekler

Günümüzde pek çok ekonomik koşul söz konusu. Bunlardan biri de toplam zenginliğin ve yeryüzündeki kaynakların insanlar arasındaki bölüşümü, ki bu noktada toplam nüfusun küçük bir yüzdesinin pastadan en büyük payı aldığını, bu nedenle de 80/20 kuralını yansıttığını söylemek yanlış olmaz. Bunun dışında, iş dünyasında da herhangi bir şirkette çalışanların sadece yüzde 20’sinin şirket çıktılarının yüzde 80’inden sorumlu olması ya da toplam gelirin yüzde 80’ini müşteri segmentinin yüzde 20’sinin yaratması gibi çeşitli örnekler verilebilir. Bunlar anlaşılması güç kurallar değil, her şirket elbette böyle bir manzara sergilemek zorunda değil ve her durumda buradaki oran 80/20 de olmayabilir. Fakat bir sektörde temel birçok metriğe bakacak olursanız azınlığın sonuçların çoğunluğunu yarattığına tanık olabilirsiniz.
En küçük ölçek olarak kendi günlük yaşantınıza bakıp 80/20 kuralını uygulayabileceğiniz pek çok örnek bulabilirsiniz. Büyük ihtimalle her gün yaptığınız konuşmaların çoğunu telefon rehberinizdeki sadece belli sayıdaki insanla yapıyorsunuz. Paranızın büyük bir kısmını sadece kira, kredi ödemesi ya da beslenme gibi az sayıdaki belli gider kanallarına sarf ediyorsunuz. Tanıdığınız o kadar çok insan var ki ama siz her gün gününüzün büyük bir kısmını sadece birkaç kişiyle geçiriyorsunuz.
Size bu yazı kapsamında 80/20 kuralını kendi hayatıma nasıl uyguladığımı, bu şekilde ürtkenliğimi ve hayattan aldığım tatmini nasıl artırabildiğimi ve hayat tarzımı ne şekilde desteklediğimi göstermeye çalışacağım.

80/20 Kuralının Hayatımdaki Yeri

Hayatımda birçok 80/20 oranı ile karşılaştım ve genellikle hepsi de ana etkinliklerim ve tutkularım ile ilgiliydi. Şu anda okuduğunuza benzer makaleler yazmayı, radio yayını yapmayı ve diğer iş adamları ile Skype ve bloglar üzerinden iletişim kurmayı gerçekten seviyorum. Her gün yazarak harcadığım 2 ila 4 saat benim için para kazandığım saatler. Makalelerim ve radyo kayıtlarım benim için en büyük gelir kaynaklarından biri, aynı zamanda iş fırsatları yaratmamda ve kendimi yaratıcı şekilde ifade edebilmemde bana yardımcı oluyor. Hem finansal hem de içsel tatmin anlamında en çok verim aldığım dönemlerin günün bu saatleri olduğunu kolaylıkla söyleyebilirim.
Eminim sizin de kendi hayatınızda buna benzer bir hikayeniz mutlaka vardır. Keyif aldığınız zamanlarda ortaya çıkardığınız verimlilik de en yüksek seviyesindedir. Bu arada, tutkuyla yaptığınız aktivitelerin ev faturalarınızı ödeyebilme noktasında size yararı dokunmuyor olabilir, ki bu da ne yazık ki hayatımızı bütünüyle zevk aldığımız şeylere bağlamamızın mümkün olmadığı anlamına geliyor. Bu nedenle bu makalede ilerleyen satırlarda size yaşamınızı daha stabil bir finansal duruma ve kişisel olarak 80/20 kuralını uyguladığınız bir noktaya nasıl taşıyacağınıza ilişkin çok daha fazla şey söylüyor olacağım.
Hayatımın belli dönemlerinde sevmediğim ve yetkin olmadığım işlerle bolca mücadele ettim ve bunları yaparak zamanımın birçoğunu harcadım. Örneğin, muhasebecilik favori listemde ilk sıralarda kesinlikle yoktu. Google AdWords kampanyalarındaki anahtar sözcükleri yönetmek her zaman severek yaptığım bir iş değildi çünkü değişkenleri test etmek ve istatistikleri izlemek için yeterince sabırlı biri değildim. Aynı şey Google Analytics için de geçerli. Bu aktiviteler temelde daha sayısal işlerdi ve ben sayılarla uğraşabilecek o uygun insanların arasında yer almıyordum. Bu nedenle mümkün olan ilk zamanda bu işleri programlama ve grafik tasarım gibi işlerle de beraber alanında uzman ve bu işleri yapmaktan zevk duyan kişilere bıraktım.
Zamanımın bir kısmını işleri sürüncemede bırakarak ya da çok az yararı dokunacak işler yapıp verimsiz şekilde çalışarak da harcıyorum. Bu genellikle yorgun olduğum ya da fiziksel kapasitemin altına indiğim zamanlarda oluyor. Böyle zamanlarda kendimi üretken olma noktasında motive edecek denli zihinsel bütünlüğe sahip olamıyorum. Fakat artık böylesi durumların daha az zaman kaybına yol açmasını sağlayabiliyorum. Ortaya yazarak bir şeyler çıkaramayacağımı bildiğim için bu saatleri çalışarak ve kitap okuyarak geçiriyorum. Çünkü yazmak için zihnimi yüzde 100 yazacağım şeye odaklayamadığımdan bu zamanı bir şeyler öğrenerek geçirmek benim için çok daha mantıklı bir hamle oluyor.

İş Hayatındaki 80/20 Kuralı

İş hayatında 80/20 oranlarını yakalamak toplam performansı maksimize etmek için olmazsa olmazlar arasında yer alıyor. Gelirin büyük bir kısmını yaratan hizmet ya da ürünlerin oranını (yüzde 20) tespit edin ve geriye kalan, sadece marjinal yararlar sağlayanları ise göz ardı edin. Zamanınızı işinizin temel yetkinliklerinizle geliştirebileceğimiz parçaları üzerinde çalışmaya ayırın ve bu yüzde 20’lik oran dışında kalan işleri ise bırakın diğer insanlar yapsın. En fazla çabayı size en fazla değer yaratacak olanların üzerinde harcadığınızdan emin olun. Başarılı çalışanlarınızı ödüllendirin, diğerlerinin ise vazgeçilmez olmadığını kabullenin. Az gelir getiren müşterileriniz yerine, gelirinizin büyük bir kısmını yaratan müşterileriniz için hizmet ve ürünlerinizi geliştirmeye ve yeni satış teknikleri oluşturmaya odaklanın.

80/20 Kuralını Yaşam Biçimine Dönüştürmek

Hayatınızı analiz etmeye ve onu daha küçük parçalara ayırmaya başladığınızda, 80/20 kuralının birçok noktada hakim prensip olduğuna tanık olursunuz. Buradaki anahtar şey ise bir kere mutluluğunuzdaki baskın belirleyici faktörü tespit ettiğinizde her şeyin birbiriyle uyumlu şekilde yürümesini sağlayabilmek ve size daha az tatmin vermelerine rağmen toplam aktivitelerinizin yüzde 80’ini oluşturan etkinliklere zaman ayırmaktan kaçınmaktır.
Söylemeye çalıştığım şey çok basit, sizin için en iyi sonuçları getiren aktivitelere odaklanın. Bunu hem iş hem de özel hayatınızda yapın. Birçok insan için en büyük problem ise hayatlarını sevdikleri şeyler üzerine ne şekilde inşa edebileceklerini tam olarak bilememeleri. Şimdi gelin, biraz buna odaklanalım.
Toplum algısında şöyle bir insan profili vardır: Keşfedilmek için elinden geleni yapan, bir yandan da şansı dönene dek her gün iş yerinde uzun ve korkunç mesai saatlerine katlanmak zorunda kalacak olan, en nihayetinde keşfedilen ve ünlü bir isme dönüşen insan. Böyle bir yoldan geçip en sonunda gerçekten ünlü olan böyle insanların oranının da 80/20 kuralı tarafından yönetildiğini söylersem sakın şaşırmayın. Çünkü bu insanların sadece çok küçük bir yüzdesi ün dolu bir sona erişebiliyor.
Aynı şey girişimciler için de söylenebilir. Bu yazıyı okuyan sizlerin yüzde kaçı muhtemelen hiç sevmediği bir işte çalışıyor, hem de uzun mesai saatlerinin ardından hala hayallerinizdeki işi kurduğunuzu düşlerken?
Gerçek olan şu ki; bu oldukça üzücü bir gerçek, yeryüzünde pek çok kişi yaptığı işi sevmiyor ve sadece haftasonları ve mesai saatleri dışındaki zamanlarda tutkularıyla yaşayabiliyorlar. Sadece çok az kişi günün her saati tutkuları ve sevdikleri işlerle tüm zamanını geçirme şansına sahip. Siz de bu şanslı insanlardan biri olmak istiyorsanız öncesinde bunun için yapmanız gereken bazı şeyler var:

Maddi Varlıklarınıza Değil Tutkularınıza Odaklanın

Buradaki en basit şey herkesin ünlü biri olamayacağı gerçeğini kabullenmek. Elbette bu yazıyı okuyan herkes milyon dolarlık bir iş kuramayacak. Fakat size hedeflerinizden vazgeçin demiyorum, çünkü ben de her gün kendi hedeflerim üzerinde çalışıyorum. Bugün daha büyük bir tatmin duygusu yaşamak için daha akıllıca çalışabilirsiniz, 80/20 kuralı dediğimiz şey ise tamamen bundan ibaret. Bu kuralı uygulayabildiğiniz ölçüde bahsettiğimiz o ünlü insanlardan ve girişimcilerden biri olma şansınızı yükseltmiş olursunuz, çünkü kural sayesinde yetkin olduğunuz işlere çok daha fazla zaman harcamaya başlayacaksınız.
Bu noktada yapmanız gereken ilk şey, ki bu işi en zorlu aşaması, neye tutku duyduğunuzu belirlemek. Bazıları bu soruya kolaylıkla yanıt verebilir: ‘ünlü bir piyanist/ şarkıcı/ şair/ yazar olmak istiyorum’, ‘Kendi emlak şirketimi/ kahve dükkanımı/ reklam ajansımı kurmak istiyorum’ gibi. Bazıları ise daha genel bir cevaba sahiptir. ‘Her gün gidip geleceğim bir işim olsun istemiyorum’ ya da ‘kendi işimi kurmak istiyorum’ derler ama henüz spesifik bir iş tanımları yoktur. Siz de henüz tutku duyduğunuz şeyin ne olduğunu bilmiyorsanız, öncelikle kendinizi test etmenizi öneririm. Neyi sevmediğinizi bilmek her zaman daha kolaydır, bu nedenle neyi sevdiğinizi bulana dek bu işi yapmaya devam etmeyi deneyebilirsiniz.

Çıktılar ve Girdiler

Lafa hemen girmeden önce girdiler ve çıktılar konusuna dikkat çekmem gerekiyor. Birçok insan doğası gereği ideal bir tüketicidir, diğer bir deyişle girdileri hayatımıza dahil etme noktasında hepimiz becerikli varlıklarız. Herkes hayatında yapmaktan zevk aldığı şeyleri bir kerede ard arda sıralayabilir: hoş restoranlarda yemek yemek, abur cubur besinler tüketmek, kitap ve magazine okumak, parti ve dans kulüplerine katılmak, film izlemek, müzik dinlemek, yeni insanlarla tanışmak, internette dolaşmak, spor ve alışveriş yapmak. Bu etkinliklerin hepsi de hayatımıza aldığımız birer girdi niteliğinde, ki bu da diğer insanların çıktılarını tükettiğimiz anlamına geliyor.
Tutkuyla bağlı olduğunuz etkinliklerinizi göz önünde bulundurabilirsiniz fakat yaptığınız tek şey tüketmek ise sürdürülebilir bir tutku yaratmanız çok da mümkün olmayabilir. 80/20 kuralını hayatınıza dahil etmek niyetindeyseniz sizin için tutkuya dönüşen etkinlikleri hayatınızda belli bir yere konumlandırmaya ihtiyacınız var demektir çünkü bu tutkularla başkalarının da yapmaktan zevk alabileceği yeni çıktılar üretiyor olacaksınız. Evet, film izlemek, restoranda yemek yemek ve kitap okuyarak para kazanabilirsiniz fakat bunu çok uzun bir süre yaptığınız takdirde sizin için tatmin edici bir şey olmaktan çıkacaktır ya da bunun karşılığında sizin de bir şeyler ortaya koyabilmeniz gerek. İşte bunlar da sizin çıktılarınız, yani ortaya çıkardığınız değer olacak.
Niyetiniz kendi restoranınızı ya da kendinize ait yemek ile ilgili bir blog sitesi açarak ya da bir aşçı olarak değer yaratmak ise hoş restoranlarda yemek yemeyi sevdiğinizi ve biricik tutukunuzun yemek olduğunu iddia edebilirsiniz. Müzik dinlemeyi seviyorsanız, aynı zamanda kendi müziğinizi yapmaktan ya da blogunuzda müzik endüstrisi hakkında düşüncelerinizi yazmaktan da mutluluk duyabilirsiniz.
Sadece diğer insanlar için onların hoşlarına gidecek değeri yaratarak tutkunuzu sürdürülebilir bir gelir kaynağına dönüştürebilirsiniz. Muhtemelen şimdiye dek zaten çok kere başkalarına faydası dokunan şeyleri tutkuyla ortaya çıkardığınızda muhteşem hissetmişsinizdir. Fakat şu an için işe nereden koyulacağınızı bilmiyor ve neye karşı tutku duyduğunuzu bilmediğiniz için kendinizi çaresiz hissediyorsanız 80/20 kuralını uygulamaya başlamadan önce yapmanız gereken ilk şey yaratıcı olmak ve hayatınıza aldığınız girdileri kıymetli çıktılara dönüştürmek. Unutmayın sadece tüketerek tamamen mutlu olmak hiçbir zaman mümkün olmayacaktır.
80/20 kuralını yaşamaya başlamadan önce yapılması gereken: tüm enerjinizi yapmaktan keyif aldığınız şeylere yoğunlaştırmak.
Yarı zamanlı iş – Yarı zamanlı tutku: Sevmediğiniz bir işi yapmak için harcadığınız zamanı azaltın, çok daha fazla zamanı tutkularınıza ayırın. Bu noktada bunu yapamayacağınızı çünkü paraya ihtiyacınız olduğunu söyleyebilirsiniz. Oysa ben iddia ettiğiniz kadar paraya gerçekten ihtiyacınız olduğundan biraz şüpheliyim. Birçok insan yarı zamanlı bir işle hayatlarını idame ettirebilecekken, çok daha fazla şey için arzu duydukları için daha fazla mesaili işlerde çalışmayı tercih ediyor. Zamanla da istekler ihtiyaçları aşıyor, ki bu modern, pazarlama tekniklerinden bolca etkilenen materyalist dünyanın en büyük açmazlarından biri.
Size bir münzevi gibi yaşamanızı önermiyorum elbette ama gerçek mutluluğa daha fazla para kazanarak değil yapmayı en çok sevdiğiniz şeyleri yaparak erişilebileceğine inanıyorum. Para parayı çağırır lafının ardından sürüklenmek bazen sakıncalı olabilir. Oysa tutkularınızın peşinden gittiğiniz zaman daha büyük bir gelir kaynağına erişebilirsiniz çünkü ortaya çıkardığınız değer çok daha büyük olacaktır. Bu nedenle, enerjinizi güçlü özelliklerinize yaptığınız yatırımı artırmak için harcayın, zamanla bunun ödülünü alıyor olacaksınız.
Maaşlı işinizi haftada üç güne indirin ve romanınızı daha hızlı yazmak, aklınızdaki buluşu hayata geçirmek, veya yazılım fikrinizi kodlamak için daha fazla zaman ayırın.. Yani gerçekte neyi istiyorsanız onu yapmak için ayırdığınız zamanı arttırın.

Korkularınıza yenik düşmeyin

İnsanların çoğunu hayallerinin peşine düşmekten alıkoyan en büyük faktör korkudur. Güvensizlik hissi, daha düşük maaş korkusu ve bilinmez bir gelecek algısı insanların kendilerini mutsuz eden rutinlerinden çıkmalarını engeller. Bu rutinler ise zamanla mutsuzluk, depreyon, sağlık sorunları, düşük gelir ve en nihayetinde de erken ölümle sonuçlanır. Böyle bir hayat çizgisini kim ister ki?
Korkularınızın hedeflerinizin önüne set çekmesine izin vermeyin. Bir süreliğine kenara çekilin, içinizdeki tutku duyduğunuz şeyleri yeniden değerlendirin, kafanızdaki para denkleminden kurtulun ve hayat planlarınızı 80/20 kuralını temel alan etkinliklerle kurgulayın. Hangi işte yetkinseniz o işi hayatınızda maksimize edin. Kendiniz ve işiniz için en fazla çıktı yaratan aktiviteleri bulun ve enerjinizi karşılığını daha çok göreceğiniz bu şeylere harcayın.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder